SALAVILLE, SÉVÉRIEN ve DALLEGGIO, EUGÈNE, Karamanlidika, Bibliographie analytique d'ouvrages en langue turque imprimés en caractères grecs, I, 1584-1850, ( = Karamanlidika, Yunan harfleri ile Türk dilinde basılmış kitapların analitik bibliyografyası, I 1584-1850), Collection de l’Institut Français d’Athènes, 47 —Centre d’Etudes d’Äsie Mineure, 16 (=Atina Fransız Enstitüsü Yayınları, 47 —Anadolu araştırmaları merkezi yayını, 16), Atina 1958, XI+325 sahife, metin dışı 28 levha, ciltsiz.
Yunan harfleri ile Türk dilinde yazılmış kitaplara “karamanlıca” adını vermek ötedenberi âdet olmuştur. Onaltıncı yüzyılın ortasında, 1553-1555’de İstanbul ve Anadolu’yu dolaşan Alman seyyahı Hans Dernschwam, o sırada İstanbul’da Yedikule yakınındaki bir mahallede oturan ve caramanos denilen insanlardan bahseder[1]. Dernschwam’a göre bunlar Karaman’dan gelmişlerdir. Dinleri hıristiyan olup ortodoksdurlar[2]. Fakat kiliselerinde âyinlerini Yunan dilinde yapmalarına rağmen hiç yunanca bilmeyip türkçe konuşurlar[3]. Anadolu'nun muhtelif yerlerinde ve İstanbul’da Balıklı Rum kilisesi avlusundaki eski mezar taşları arasında da böyle Yunan harfleri ile Turk dilinde yazılmış olanlarına rastlanır[4]. Dilleri gibi bazen adları bile Türk olan[5] bu ortodokslara Orta - Anadolu’nun Karaman bölgesinde rastlandığından, bunlar Karamanlı Rumlar olarak diğerlerinden ayırt edilegelmişti. Lozan andlaşmasının eklerinden VI. numaralısı uyarınca mübadeleye tabi tutularak diğer Rumlar ile Yunanistan’a göç etmek zorunda kalan “Karamanlıların” yurdumuzdan ayrılmaları ile, Anadolu’nun “karamanlıca” edebiyatı da sona ermiştir. Kendilerinin Anadolu lisanı dedikleri türkçeyi konuşan, duyuşları ile de Türk geleneklerine bağlı olan bu Ortodoksların milliyeti meselesi de hâlâ tartışma konusu olmaktadır. Bunların Türkler tarafından türkçe konuşmağa zorlanmış yunanlılar olduğu yolundaki hipoteze karşılık[6], birçok bakımlardan dayanak bulan, bunların hıristiyan türkler[7] oldukları yolunda diğer bir hipotez de mevcuttur[8].
“Karamanlılar” ın ihtiyaçlarını cevaplandırmak üzere yazılan kitaplardan elyazma halinde olanlardan başka[9] bir hayli de basılmış kitaba rastlanması oldukça dikkat çekicidir. Zaman zaman haklarında ufak ölçüde araştırmalar yapılan bu zümre için basılmış kitapların ilk defa olarak etraflıca bir bibliyografyası Sophokles Hudaverdioğlu ( = Theodotos) tarafından tertiplenerek yetmiş kadar basma eser tesbit olunmuştur[10]. Aradan geçen süre içinde bu bibliyografyayı çok daha zenginleştirmek mümkün olmuş ve nihayet iki araştırıcı : R. Père Sévérien Salaville ve Eugène Dalleggio (D’Alessio)in[11] müşterek gayretleri sonunda Yunan harfleri ile Türk dilinde basılmış kitapların etraflı bir bibliyografyası hazırlanmıştır. 1584' den 1850’ e kadar basılan 113 eseri içine alan bu birinci cilt (eser üç cildde tamamlanacaktır) çok kısa ve iddiasız bir önsöz ile başlamaktadır. Eserin çerçevesi ve sınırlan ile istifade olunan kitaplıklar hakkındaki kısa bilgiler verilmiş ve ana dilleri türkçe ortodoksların milliyeti meselesine temas olunmaktan dikkatle sakınılmıştır. S. 1-292 de 113 eserin, çok etraflı birer tarif ve tavsifi bulunmaktadır. Bibliyografyanın tamamlanması beklenilmeden tertiplenen istifadeli kronolojik liste (s. 293-298), Atina Fransız Enstitüsü[12] arşivinde saklanan fotokopilerin klişe numaraları (s. 301-305), etraflı indeks (s. 307-324) kitabın kullanılmasını çok kolaylaştırmaktadır. Metindışı parlak kâğıda basılmış 28 levha halinde de, tanıtılmış kitaplardan seçilmiş reprodüksiyonlar yer almaktadır. Böylece adları geçen çoğu az rastlanır bu kitapların görünüşleri hakkında açık bir fikir sahibi olmak sağlanmıştır.
Hernekadar bu bibliyografyanın ilk numarasının baskı yılı 1584 ise de hakikatte Karamanlıca edebiyat 1718’den itibaren başlıbaşına bir varlık olarak baskı sanatından faydalanmağa başlamaktadır. Onaltıncı yüzyıla ait olan bu 1 numaralı eser, Fetihden sonra İstanbul’un ilk patriği Gennadios Skholarios’un Fatih Mehmed II’e sunduğu “Din bilgileri rehberi” kısacası “İtikadnâme” den başka birşey değildir[13]. Fatih’in isteği üzerine hem dilimize çevrilen ve hem de Yunan harfleri ile yazılan bu risalenin bu versiyonu tanınmış hümanist Martin Crusius (1526-1607) tarafından 1584’de Basel’de yayınlanan Turco-Graeciae libri octo adlı tanınmış eserinde iktibas olunarak bastırılmıştır. Bu durum karşısında, karamanlıca kitaplar bibliyografyasının ilk numarasının özel bir durumu olduğu ortaya çıkmakta ve bu özel duruma paralel olarak da bibliyografyanın kronoloji sınırı XVI. yüzyıla kadar gerilemekte veya XVIII. yüzyıla kadar çıkabilmektedir. Bu tek istisna bir tarafa bırakılacak olursa en eski karamanlıca baskı, Gülzâr-ı iman-ı Mesihi adında 1718’de basılmış 170 sahifelik bir din kitabıdır. Üzerinde baskı yeri ve matbaası bildirilmemekle beraber bu kitabın Naupaktos ve Narda (=Arta) metropoliti Neophytos Mavromatis (1656-1740) tarafından hazırlanarak belki Panagiotis Kyriakides tarafından İstanbul’da Ermeni matbaasında meydana getirilmiş olabileceği bir ihtimal olarak ileri sürülmektedir[14]. Her nekadar Bükreş’de daha 1701’de, Ankara metropoliti Antalya’lı Seraphim’in dinî bir kitabının basıldığı evvelce iddia olunmuş ise de[15], şimdiye kadar bir nüshasına rastlanmıyan bu kitabın ilk baskısının ancak 1758’e ait olduğu S. S. ve E. D. tarafından inandırıcı deliller ile ortaya konulmuştur. Şu halde şimdilik bilinenlere göre karamanlıca başlı başına hazırlanmış ilk matbu kitap 1718 tarihli Gülzâr-ı iman-ı Mesihî’dir.
1850 yılına kadar basılan kitaplar baskı yerleri bakımından şöylece toplanabilir. Başta 42 baskı ile İstanbul gelmekte, burasını 35 sayısı ile Venedik ve 19 baskı ile Atina takip etmektedir. Viyana'da dört, Leipzig, Bükreş İzmir’de ikişer, Amsterdam, Syra ve Kayseri yakınında Zencidere manastırı basımevinde birer kitap basılmıştır. İlk kitapların Venedik, Leipzig, Bükreş’de basılmasına karşılık, İstanbul’da 1718 (?) ve 1764’de birer, 1799’da iki, XIX. yüzyıl başlarında oldukça seyrek ve nihayet 1815’den itibaren hayli çok sayıda kitap basılmıştır. 1820 den itibaren ise bu çeşit kitapların ekserisi İstanbul’da basılmıştır. İzmir’de ise ancak 1836’da iki kitap basılmıştır. Herhalde bu kitaplar Türkiye’de matbaacılık sanatının kurulması ve gelişmesi bakımından incelenmeğe değer örneklerdir.
Karamanlıca kitapların başlangıçda ve bilhassa 1850’ye kadar geçen ilk devrede dini konulu yazılardan seçildiği dikkati çeker. Zaten önsözlerinden de bunları hazırlı yanların, dinlerini unutmak yolunda olan, ana dilleri türkçe hıristiyanlara din bilgilerini yeniden hatırlatmak gayesini güttüklerini açıkça belirtirler. Yunanca bilmiyen bu hıristiyanlara ortodoks inancının esaslarını gösteren, başlıca duaları anlıyacakları dilde belleten, hıristiyanlığın başta Kudüs ve çevresi olmak üzere kudsal yerlerini (meselâ İstanbul’da Zoodokhos Pighi = Balıklı ayazması) veya Aynoroz, Trabzon yakınında Sumela vs. gibi bazı büyük manastırlarını tanıtan bu kitapların arasında pek nadir olarak prafan konulu baskılara rastlanır. Bu çeşit kitaplar ancak 1850’den sonra hızla çoğalmış, hattâ gazete dahi çıkmıştır. Bibliyografyanın bu birinci cildindeki başlıca dinî olmıyan kitaplar şunlardır : 1804’de Venedik’de basılan türkçe-yunanca bir sözlükden (s. 117) sonra. Viyana’da 1812’de Demetrios Alexandridis adında bir hekim ve cerrah bir Yunan-Türk grameri bastırarak, kitabının sonuna üç dilde (arap harfi ile türkçe, yunan harfi ile türkçe ve yunanca) konuşma örnekleri, atasözleri ve bunların yunanca karşılıklarını eklemek suretiyle dilcilik bakımından dikkate değer bir çalışma ortaya koymuştur[16]. Aynı yazar aynı yerde iki defa basılan bir de sözlük meydana getirmiştir (s. 154, 157). 1819’da Aristo'nun Physıognomonica tercümesi (s. 193) basılmış, 1836’da ise İzmir'de Muteneva ( —mütenevvi) ilimlerin icmâli, Yunance (—yunanca) enva-ı kitaplardan seçilip alesevi (=ales- seviyye) türkçe lisane tercüme oldu. Atana ( = Adana) lı Moises’den Anadol'da ( = Anadolu’da) ilme talip kimseler için (s. 221) adlı ahlâk, matematik, coğrafya ve tıpdan bahseden ansiklopedik eser basılmıştır. Yine 1836’da bir İnşa... yâni mektup yazma tarifi... ile (s. 231), İstanbul'daki Balıklı Ayazması’nın tarihi (s. 233), 1843'de bir şarkılar mecmuası (s. 275) 1846’da Lisan bahçesi adı ile Karamanlı çocuklar için yunanca öğrenme kitabı (s. 285), ve İrfan-Nâme adında iki ciltlik bir eser (s. 286), 1848’de 21 sahifelik bir kolera risalesi (s. 290), nihayet 1850’de bir Osmanlıca grameri (s. 292) nin basıldığı S. S. ve E. D. nin bibliyografyasından öğrenilmektedir.
Transkription bakımından, Karamanlıca yazılar hayli dikkat çekici özellikler göstermektedir. Nitekim Yunan harfleri ile karşılanması imkânsız olan bazı sesler için diakritik işaretler kullanılmak suretiyle bu güç mesele halledilmiştir. Meselâ ö yerine noktalı o, b yerine noktalı π 1784'den itibaren ş için noktalı σ kullanılmıştır. Bir fikir vermek üzere 1784’de Venedik’de basılan Sina rehberi (s. 82-88, no. 20) nin 57-64 sahifelerindeki Patrik Hieremias'nın mektubunun başlığını burada tekrarlıyoruz :
Σαατετλοΰ ίσταμπόλ πατριγή ιερεμία έφέντηνην Ένιαμηντέ όλούπ βέ σιναί τηλερέ βεριλέν ούμουμϊέ συνοδικός κεχατινήν σουρετήτουρ άσληντέν πέ άγινί /ή νάκλ όλούπ πάτεχοΰ καγίσεριλη ΙΙαριάμ διδάσκαλος ταν Γιονάν λαφζηντέν τούρκτζγε τερτζ ουμί όλαν ούσλουπή ούζερέ Μπούραγια τεβζή έτμίσημ τουρ.
Bugünkü yazımızda karşılığı:
“Sâadetlu İstampol patriği Hieremia efendinin eyiamında olup ve Sinaitilere verilen umumie-i sinodikos kâğıdının suretetur aslından beyânı ki nakl olup badehu Kayserili Bayram didaskalos'dan Yunan lâfzından türkçeye tercüme olan uslubu üzere buraya tevsi etmişimdir.” (s. 86).
Şu kısa cümlede dahi medeniyet tarihi bakımından değerli bazı noktalar derhal dikkati çeker. Nitekim daha uzun yıllar devletin sikkelerinde bile İstanbul’a Konstantiniyye yazısı basılırken, yunan harfli kitaplarda İstanbul adı kullanılmaktadır[17]. Diğer taraftan İstanbul patriği Hieremias zamanında Sina için, synod'un ittifakı ile verilen fermanın yunanca aslından türkçeye çeviren şahsın Kayserili Bayram adında bir didaskalos yâni bir öğretmen olması da dikkat çekicidir. Ayrıca dil bakımından da, bu basmalar eski Orta-Anadolu, bilhassa Kayseri-Karaman dolayları ağızlarını aksettirmesi ve bu çevrenin daha da eski ağızlarının izlerini göstermesi bakımından çok değerlidir[18].
Basmaların yazarları, naşirlerinin adları ve nereli oldukları hakkındaki notlar, ve bu çeşit kitapların basılmasında para yardımında bulunan souscripteur'lerin uzun listeler halinde kitaplarda yer alan ad ve adresleri de Anadolu’nun iskân tarihçesi bakımından ayrıca değerlidir. 1850’den sonra, çok zengin ve ilgi çekici yayınlar yapıldığına göre bu çok istifadeli bibliyografyanın çıkacak olan iki ve üçüncü ciltlerinin daha da değişik malzeme ihtiva edeceği muhakkaktır. Karamanlıca basmaların ikinci devresinde İstanbul’da Anadolu gazetesini Yunan harfleri ile türkçe olarak basan Kula’lı Evangelinos Misailidis’in hizmeti çok büyüktür. Onun gayreti ile basılan çeşitli yayınlar arasında Patrik Konstantios’un Heyeti sabıka-ı Konstantiniye[19] veya Osmanlı tarihi gibi kitaplara rastlanmaktadır.
Türk dili hakkındaki çalışmalara[20], Anadolu etnik coğrafyasına ve gayet tabiî olarak yurdumuzun yayın tarihîne çok zengin malzeme temin eden bu önemli eserin diğer ciltlerinin de bir an önce basılmasını dilerken, her bibliografya gibi zahmetli ve nankör işi, büyük bir sabır ve hayret verici dikkatle sonuçlandıran S. S. ve E. D. i, Anadolu hakkındaki yayınları arasında, güzel bir şekilde basılmasını temin eden Atina Fransız Enstitüsünü ve başkanı Bayan Melpo Merlier’yi tebrik ederiz.
Doçent Dr. SEMAVİ EYİCE